Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalının tanıtım videosunu izlemek için tıklayınız.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı 1998 yılında kurulmuştur. Prof. Dr. Erdem AYDIN bölümümüzün kurucu başkanıdır, emekli olduğu 18 Nisan 2011 tarihine kadar anabilim dalı başkanı olarak görev yapmıştır.
Prof. Dr. Nüket Örnek Büken akademik kadromuza 2001 yılında eklenmiştir. Daha sonra sırasıyla Öğr. Görevlisi Dr. Müge Demir (2008), Yard. Doç. Dr. Önder İlgili (2016) kadroya eklenmişlerdir.
Bölümümüzün kuruluşu ile birlikte tıp tarihi ve etik dersleri ilk üç yılda 10 ar saat olarak verilmeye başlanmıştır.
Lisans eğitiminde 2004-2005 akademik yılında başlanan ilk üç yıllık dikey bir programı bulunan İyi Hekimlik Uygulamaları’nın da temel bileşenlerinden biri “Etik ve Profesyonel Değerler”dir.
2012-2013 akademik yılından itibaren Bologna sürecine geçiş çalışmalarıyla birlikte 2013-2014 akademik yılında gerçekleştirilmek üzere eğitim programında değişiklikler yapılmış, lisans eğitiminde zorunlu derslerin bir kısmı azaltılarak, seçmeli dersler ve stajlar eklenmiştir.
Programın amacı öğrencilerin geleneksel tıbbın hasta merkezli değerlerini tanımasını, saygılı ve insani hasta bakıma hazırlanmasını, araştırma ve tartışma yoluyla gelişen teknolojinin sağlık bakımda yarattığı ve yaratabileceği sorunları fark etmesini, etik çatışmaların çözümünde ilgili tüm taraflarla aktif ilişki içinde rol almasını sağlamaktır.
Bu amaçlara ulaşmak için öğrencilerin ilk yıl “Tıp Tarihi” dersleriyle geçmişten bugüne hekimlik değerleri ve hekim kimliğinin değişimini kavraması, ikinci yıl “Tıp Etiği” dersleriyle biyoetiğin temel kavram, kuram ve ilkelerini tanıması ve bunların hasta bakımına etkisini fark etmesi amaçlanmıştır. Üçüncü yıl “Klinik Etik” dersleriyle yaşamın tüm evrelerindeki tıbbi uygulamalarda ve araştırmalarda sık karşılaşılan etik konu ve sorunları tanımlaması, korunacak etik değerleri ve uygun çözüm yöntemlerini kavraması beklenmektedir.
Klinik öncesinde sağlanan bu temellerle Dönem IV cerrahi stajında iki saatlik derslerle öğrencilerin cerrahide karşılaşılan etik sorunlar özelinde etik vaka çözümlemesi yapmaları amaçlanmaktadır.
2013-2014 akademik yılında birinci yıl “Bilim Felsefesi ve Tarihi”, ikinci yıl “Sinemada Hekim Temsilleri”, üçüncü yılda “Tıbbi Kaynakların Paylaşımı” seçmeli dersleri eklenmiştir.
Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi M kapısı girişi zemin kat ve asma kat olmak üzere iki ayrı mekanda hizmet vermektedir. Anabilim dalı sekreterliği Sağlık Bilimleri Enstitüsünün de bulunduğu asma katta yer almaktadır.
Bu dersin hekim kimliğinin oluşum sürecine katkısı, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Tıp tarihini bilen, tıp tarihi bilinci kazanmış hekimler yetiştirmek zorundayız. Öğrenci, tıp tarihi dersinde, tarihi olayları değerlendirirken neden-sonuç ilişkilerini görebilme ve geçmişle bugünü değerlendirirken, geleceği de öngörebilme becerisi kazanmalıdır. Tarih metodolojisi yaklaşımıyla bu dersi almış öğrenci, klinikte "sorun çözme" konusunda daha yetkin olacaktır. Hekim adayına uğraşı tanıtılırken, onda "kimlik kaygısı" ve "sorumluluk bilinci" yaratılmalıdır. Tıp tarihi eğitiminin amaçlarından bir tanesi "meslek bilinci"nin kazandırılma kaygısıdır. Hekim adayı deneysel tıbba giden yolda yaşanan süreçleri eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirirken; tıp uğraşının işlevini, hekim formasyonuna yaptığı ya da yapması gereken katkıyı tartışabilmelidir. Tarihte yöntem bilgisini, tıpta yöntem bilgisine dönüştürebilme becerisi kazanmalıdır. Retrospektif düşünme alışkanlığı kazanan öğrenci, tıp tarihi eğitimini bir gelişim sürecinin canlı yapısı olarak düşünebilmeli; mesleki kimliğinin nasıl biçimlendiğini görerek, kendi rolünü daha gerçekçi ve geniş açıdan algılayarak, tıbbı değerlendirebilmelidir. Öğrenci bu derste tarihteki "olaylar" yerine "olguları" ele alma ve olguları inceleme becerisi kazanarak, bugün ve bundan sonraki mesleki, toplumsal, siyasal yaşamında da olay-olgu değerlendirmesini yaparak daha işe vuruk sonuçlara ulaşabilmelidir. Hastalık bir süreçtir ve bu süreçte "sorun çözme" yöntemlerinin nasıl kullanıldığı, metodolojik düşünme yeteneğinin varlığı önemlidir. Karşılaştırmalı bir tarih anlayışıyla ve "fon-figür" ayrımının yapıldığı tarihsel değerlendirmelerle, neden- sonuç ilişkilerinin önemi vurgulanarak ve süreç kavramı öğrenciye öğretilerek yapılan bir tıp tarihi dersinin öğrenciye katkısı büyük olacaktır.
Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı çalışma konuları arasında klinik etik, araştırma etiği, etik kurullar etik eğitimi ve biyoetik konularında yoğunlaşmaktadır. Tıp Tarihi alanında ise analitik bir tarih anlayışıyla akademik ve eğitimsel etkinlikler sürdürülmektedir.
Tarihsel olarak bilimsel bilginin üretildiği en önemli kurumlardan biri olan üniversitelerin temel işlevi üretilen bu bilgiyi öğretme ve yaymadır. Bilimsel araştırma, meslek eğitimi ve kültür aktarımı, üniversite nitelemesini hak etmenin üç işlevidir ve bu işlevlerin eş zamanlı olarak yerine getirilebilmesi gerekir. Bu manada üniversite kültür olarak bilgi ile bilim olarak bilgi arasında iletişimi sağlayan bir kurumdur. Üniversitenin ele aldığı bilgi, bilimsel bilginin yanı sıra kültürel bilgiyi de içermelidir. Üniversite sadece bilgi üreten bir kurum değil, toplumun kültürel unsurlarının da korunduğu, geliştirildiği bir ortamdır. Bununla birlikte, zamanımızda üniversitenin meslek eğitimi işlevi öne çıkmış olup, kültür aktarımı geri plana itilmiştir.
Tıp fakültesinden mezun olan her hekimin öncelikle, bilinen bilginin ötesinde, olaylara yeni ve alternatif yaklaşımlar sunabilen, derinlemesine tarihi ve felsefi tartışmalar yapabilen aydın kimliğine sahip olması beklenir. Bu anlamda yetişmiş aydın kimlikli hekim veya öğretim üyesi, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını izlemek, tahlil etmek ve bilimsel bakış açısı içerisinde sorumluluk bilinci ile kendi görüşlerini oluşturmak durumundadır. Bir yaşam biçimi olarak bilim insanı, her şeyden önce yetişkin birey davranışı ile hoşgörülü, alçak gönüllü, kendini denetleyebilen, sabırlı ve paylaşımcı yapısı ile söylediklerine karşı yapılan bütün eleştirilerden ders çıkaran ve bildikleri ile değil, bilmedikleri ile kendisini özeleştiriye tabi tutan kişidir. Tıp eğitiminin yapılanması öğrenciye "nasıl" sorusuna yanıt getirecek şekildedir. Örneğin, nasıl muayene edilir, nasıl tansiyon ölçülür, nasıl ameliyat yapılır gibi… Oysa, tıp öğrencisine tıp ve hekimliğin "ne" olduğuna dair de eğitim verilmelidir. Bu bağlamda hekimliğin ve tıbbın etik değerleri karşımıza çıkmaktadır. Öğrenci eğitim kapsamında tıptaki etik değerleri, etik ilkeleri ve erdemleri öğrenmek, benimsemek ve sahip çıkmak durumundadır. Eğitim sonrasında mesleki uygulamalar sırasında bu değerler hayat geçirilebilmelidir. Bu süreçte, eğitmenler de rol-model olmak yükümlülüğünü taşımaktadır.
Bugün bilimsel tıp eskisine göre daha çok eleştiriliyor ve başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelik olumsuz duygular toplumda hızla yaygınlaşıyor. Peki, bu durumda yapılması gereken nedir? İşe tıp fakültesi öğrencisinden başlamak iyi bir başlangıç olabilir çünkü her şeyi başlangıcı belirler. Meslek kimliği bilinci kazandırılmış, iletişimde ve insan ilişkilerinde başarılı, bilimsel ve teknik donanımı yanında meslek etiği açısından da donanmış, toplumunun sağlık sorunlarına duyarlı bir hekim yetiştirmek tıp fakültelerinin öncelikli hedefi olmak durumundadır.
Hekim adayına uğraşı tanıtılırken, onda "kimlik kaygısı" ve "sorumluluk bilinci", "meslek bilinci" yaratılmalıdır. Hekim adayı mesleki kimliğinin nasıl biçimlendiğini görerek, kendi rolünü daha gerçekçi ve geniş açıdan algılayarak tıbbı değerlendirebilmelidir. Hastalık bir süreçtir ve bu süreçte "sorun çözme" yöntemlerinin nasıl kullanıldığı, metodolojik düşünme yeteneğinin varlığı önemlidir.
Toplum hekimlerden sadece belirli bir düzeyde tıp bilgisine ve becerisine sahip olmasını beklemez, bunun yanı sıra hekim kimliğine uygun olduğu kabul edilmiş bazı moral değerleri de sergilemesini bekler. Hekimlik sanatının öğretildiği tıp fakülteleri hekimlik kimliğinin kazanılmasında son derece etkili kurumlardır.
Hekimler diğer meslek grupları ile karşılaştırıldığında daha uzun süren, zor bir eğitimden geçerler. Mesleklerini dikkatli ve yüksek düzeyde ustalıkla uygulayacak biçimde eğitilirler. Öğrencilikleri ve asistanlıkları sırasında hatasız uygulama yapılması gerektiği şeklinde eğitilirler. Hem tanı hem de tedavide "kusursuzluk" üzerinde çok durulur. Hastanelerdeki günlük işlerde mesaj açıktır: hataya yer yoktur. Hekimlerden hatasız çalışmaları beklenir, onlar da bunu "yanılmaz olmak" gerektiği şeklinde yorumlarlar. Yüksek standartlardan oluşan bir normun geliştirilmesi kuşkusuz çok iyidir, ancak hekim kimliğinin şekillenmesinde bazı olumsuzlukları da beraberinde getirir ve kimi zaman hekimin tüm yaşamını etkileyen kimi olumsuz hekim tutumlarının yerleşmesine yol açar. Hoşgörüsüzlük, narsizm, mükemmeliyetçilik, iletişim kurma konusunda beceriksizlik bunların bazılarıdır. Bu nedenle "hata" yapmanın, hatadan kaçınmanın en iyi yollarından birisi olduğu öğrenciye aktarılmalı, hatasıyla yüzleşen ve hatayı en aza indirmenin yollarını arayan, paylaşmacı ve uzlaşmacı hekim olma motivasyonunun sağlanması ve desteklenmesi önemlidir.
Tıp öğrencisi öğretiminin ilk 3 yılında kazandığı temel değerleri sonraki yıllarda klinikte hasta başında uygulama imkânına kavuşacaktır. Bu temel değer ve kavramlar bizim alanımız açısından şunlar olabilir:
Bu kavramların ve içerdiği bilgi/tutumların öğrenciye kazandırılmasında uygulanacak yöntemler neler olabilir?